Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Klinik Psikolog Cemre Ece Gökpınar, deprem anında bireylerin yaşadığı duygular, yapılmaması gereken ancak yapılan eylemlerin altındaki nedenler hakkında önemli bilgiler ve tavsiyeler paylaştı.
Deprem şok etkisi yaratıyor
Deprem anında kişiyi en çok korkutan ve kaygılandıran duygulardan birinin belirsizlik duygusu olduğunu ifade eden Gökpınar, “Deprem zaten hayatı tehdit eden bir unsur olmakla birlikte ne zaman olacağı, nerede olacağı, ne kadar süreceği ve şiddetinin ne kadar olacağı gibi birçok bilinmezliği de beraberinde taşıyor. Bu sebeple aslında hayatı tehdit eden bir doğal afet hem belirsizlik taşıyor, kişiler için şok etkisi yaratan, zaman zaman ne yapacağını bilememesine ve tedbirleri bile uygulamaya engel olan bir duruma yol açıyor” diye konuştu.
Panik duygusu riskli hareketler yaptırıyor
İnsanların deprem gibi doğal afetlerde yaşadıkları çaresizliğe kontrol edememe duygusunun eşlik ettiğini belirten Gökpınar, “Bu durumlar kişiyi çok ürkütür. O anda kişiler ne olduğunu, nasıl bir güçle karşı karşıya kaldıklarını yani yaşadıkları durumu anlamlandıramayabiliyor. Sonucunca ciddi bir çaresizlik, kontrol edememe, kaygı ve korkularla baş başa kalınıyor. Öte yandan hayat üçgeni oluşturabilmek, deprem çantası var ise nerede olduğunu biliyor olmak bireyi bir nebze rahatlatıyor. Uzmanlar olarak bunları öneriyoruz ama o anda panik duygusu deprem anından balkona çıkmak, çok katlı binalarda dışarıya çıkmaya çalışmak gibi riskli davranışlara neden oluyor” dedi.
Beyin savaş ya da kaç tepkisi veriyor
Cemre Ece Gökpınar, stres ve korku anında beyinde bir tepki ortaya çıktığını belirterek şunları söyledi: “Bu savaş ya da kaç tepkisidir. Beyin, kişiye bir durumdan kaynaklı korku olduğunu ve bundan kaçması yönünde mesaj veriyor. Bu noktada aslında kişinin fizyolojisi de bu duruma kendisini hazırlıyor. Kalp ritminin ve kan basıncının artması gibi etkiler meydana gelebiliyor. O anda kişi kontrolü sağlayamadığında ve sağlıklı düşünmeyi gerçekleştiremediğinde yapılmaması gerekenleri yapıyor. Deprem anında aniden merdivenlere koşmaya başlaması, asansöre binmeye çalışmak ve balkondan atlamaya çalışmak gibi davranışları sergiliyor. Bu tamamen tedbirle paniğin birbirine karışmasıdır.”
Korku ve kaygı bireyi koruyan hislerdir
Klinik Psikolog Cemre Ece Gökpınar, “korkmak ve kaygılanmak son derece doğal duygulardır” hatırlatmasında bulunarak sözlerine şöyle devam etti:
“Herkes deprem anında kaygılanır ve korkar, bu çok normaldir çünkü gerçekten o anda hayatı tehdit eden bir durumla karşı karşıya kalınıyor. Belirsizliklerle de korku hissediliyor. O yüzden depremden korkan, kaygılanan bireylere korkmamaları ve kaygılanmamaları yönünde telkinlerde bulunmuyoruz. Aslında korku ve kaygı bireyi koruyan hislerdir. Bir şeyden korktuğumuz ve kaygılandığımız zaman ona karşı önlemler alıp, dikkatli oluruz. Bireyi koruyan mekanizmalardır ve kötü duygular değildir. Fakat kontrol edilemediği, bireyin işlevselliğini bozduğu durumlar, artık uzmanların müdahale ettiği ve kontrol etmeyi öğretmeye çalıştığı durumlardır. Kişinin beyni bu korkuyu depremden haftalar, aylar sonra da aynı yoğunlukta taşıyabiliyor. Bu gibi durumlarda kişi evde tek başına kalamıyor, uyku ve yeme bozuklukları ortaya çıkıyor, işine odaklanamayabiliyor. Travma sonrası stres tepkileri devam edebiliyor. O tip durumlarda uzman müdahalesi gerekiyor.”
Çocuklara masal ve oyunlarla anlatılmalı
Depremin çocuklara somut bir şekilde özellikle oyunlarla, bu konuyla ilgili masallarla anlatılması gerektiğini ifade eden Gökpınar, “Yetişkinler olarak depremin ne olduğunu, deprem ülkesinde yaşadığımızı biliyoruz ama tüm bunlara ve yetişkin olmamıza rağmen çok korkuyoruz. Çocuklar bunu bilmiyorsa, ne olduğunu anlamlandıramıyorsa o zaman daha sarsıcı olabiliyor. O yüzden çocuklara mutlaka yaşlarına uygun bir şekilde anlatılması gerekiyor. Ailelere önerimiz, çocukları korkutmadan depremin bir doğal afet olduğu anlatılmasıdır” dedi.
Bazı bireylerde suçluluk duygusu oluşuyor
Depremi yaşamış bireylerin sonrasında korku ve kaygı dışında geliştirdiği birçok farklı duygunun olduğunu belirten Gökpınar, “Yakınlarını kaybetmiş olanlar intihar sürecine girebiliyor, bir öfke duygusu geliştirebiliyor. Bazı bireylerde ‘ben neden hayatta kaldım, neden o öldü’ ya da gibi yoğun suçluluk duygusu ortaya çıkabiliyor. Kişi hep kendine dönük, sorumluluk ve suç aramaya meyilli oluyor. Aslında hiçbir şekilde müdahale edemeyeceğimiz bir durum olmasına rağmen başkalarını suçlayabildiği, başkalarına öfkelendiği, sorguladığı ve inkar ettiği bir yas sürecine girilmesi çok normal ve muhtemeldir. Eğer bir kayıp varsa yas süreci, o kişinin kaybına yönelik psikolojik olarak geliştireceği durumlar gerçekleşebilir” uyarısında bulundu.
Birey enkaz altında kaldığını idrak edemeyebilir
Enkaz yerinin, enkaz altında kalan kişiler için de korku yaratan durumların aslında en fazla olduğu alan olduğuna dikkat çeken Gökpınar, “Çünkü kişi bir enkazın altında kaldıktan sonra o anda ne olduğunu ve yıkılma anını idrak edememiş de olabilir. Anlamlandırmada bir güçlük, şok yaşanabilir. Kurtulabilecek miyim gibi düşünceler, karanlık bir yerde olduğu için de sonucunda ne olacak gibi ciddi bir belirsizlik durumu ortaya çıkabilir” dedi.
Ailece ve somut planla hareket edilmeli
Cemre Ece Gökpınar sözlerini şöyle sonlandırdı: “Tedbir almakla panik yapmak arasında ciddi büyük bir fark vardır. Depremden etkilenen insanlara şunu önerebiliriz; tedbir aldıklarında eğer binada hasar yoksa ve eminlerse deprem çantaları hazır edilip aile üyeleri ile ne yapacaklarına dair somut planla hareket etsinler. Mümkün olduğunca kendilerine iyi gelecek bir uğraş edinip dikkat odaklarını değiştirerek kendilerini toparlamaya çalışabilirler.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.